Bir şey çoksa ve çok kolay ulaşıyorsa, az çaba ile elde ediliyorsa, herkeste varsa o şey emtia (komoditi) olur. Değeri kalmaz, sıradanlaşır. Hakkı olan bile sahip olduğu o şeyden gurur duymaz, hatta o şeye yabancılaşır. İş hayatında da maalesef böyle bir değersizleştirme akımıyla karşı karşıyayız.
Yaşadıklarımızı birkaç örnek ile açıklamak isterim:
1. Ödüller:
Her yıl her konuda (Genel Yönetim, Finans, İnsan Kaynakları, Pazarlama, daha doğrusu aklınıza gelecek her fonksiyonda) ödül verme çılgınlığı yaşanıyor. Hatta aynı konuda 3-4 farklı şirket ödül dağıtıyor. Bu şirketler bir dernek veyahut vakıf olmadıkları için, ticari ilişki içinde oldukları kurumlara ödül vermeleri abesle iştigaldir.
Bir dernek veya vakıf olsalar ve uzmanlık alanları bu olsa, nitelikli bir jüri heyeti ile bir ödül vermeleri çok mantıklı olur. Ancak tersi “dostlar alışverişte görsün” anlamı taşıyor ki hiçbir kurum itibarını buraya çekmek istemez sanırım.
2. Unvanlar:
Unvanlarda da yaşanan erozyonu kelimelerle anlatmak çok zor. 5 kişilik şirketlerde dört kişinin C level olmasından mı bahsetsem, yoksa kişilerin şirket içindeki unvanları ile LinkedIn ve şahsi kartlarında yazılı olanları arasındaki farktan mı?
Lafı çok uzatmadan şununla konuyu bağlayayım: Değerli iş hayatında yer alan dostlarım, unvanlarınızın artık hiçbir kıymeti yok. Kimse bu unvanlara bakarak size yaklaşmıyor. Çünkü çoğunlukla unvanınız, yaptığınız işi, yetkinliği ve sorumluluğunuzu yansıtmıyor.
3. Transfer Haberleri
Sonuncu örneğim ise iş hayatındaki “transfer” haberleriyle alakalı. Eskiden, çok da değil 20 yıl öncesine kadar transfer haberleri, büyük şirketlerin Genel Müdürleri ve Genel Müdür Yardımcıları seviyesindeyken, geçen gün gördüğüm bir habere çok şaşırmış durumdayım.
Orta ölçekli bir şirketimizin eğitim bölümüne, eski tabirle şef, yeni tabirle takım lideri olarak başlamış bir arkadaşımız sosyal medyada özel haber olacak büyük transfer olarak duyurulmuş.
Arkadaşımızın bu haberden haberi var mı? Varsa kendini ne hissetti bilemiyorum. Ancak arkadaşımıza tavsiyem bu haberle kendisini çok fazla havaya sokmaması. Çünkü bu haberi okuyacak o şirket yönetici ve çalışanları bu arkadaşımızı süpermen sanacaklar.
Eğitim bütçelerinin neredeyse kuşa döndüğü bu dönemde bu arkadaşımızın bu beklentiler karşısında tutumunu açıkçası çok merak ediyorum. Umarım 6 ay sonra bu arkadaşımızın “yeni transfer” haberini okumayız.
Bu değersizleştirme akımının devam edeceği, iş hayatının birçok unsurunu saracağı kesin. Aslında hedef olarak alınan şeyler iş hayatının statü sembolleri. Unvanımız, yan haklarımız, itibarımız vb.
Sanırım bu furyadan kendinizi korumanın tek ve en kolay yolu, statü sembollerine çok takılmadan öze odaklanmak, gördüğünüz değeri şekil olarak değil, duygu olarak yaşamak.
Hak ettiğiniz değeri ruhen hissetmeniz, manevi açlık değil doyum hissi yaşamanız dileğiyle.
Daha Fazla Daha Az